Geri git AKDENİZ FORUM'a Hoş Geldin! | > Her Telden > Mehmetcik > Asker Mektuplari
Kınalı Mektup (Bu Mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir) Kınalı Mektup (Bu Mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir)
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol Üye Listesi Bugünki Mesajlar Arama
Forumları ara
Konu gösterimi Mesaj gösterimi
Gelişmiş arama yap
Seçilene git...
Yeni Konu aç Cevapla
Seçenekler Arama Thema bewerten
Alt 06-08-2008 #1 (permalink)
BuqRa
wєвмαѕтєя α∂мιηιsтяαтσя
BuqRa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Türkiyenin En Kaliteli Bilgi Paylasim Mekani AKdenizForum..
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik Tarihi: Jul 2006
Nerden: Netherlands
Mesajlar: 22.590
Üye No: 3359
Ruh Halim:
Extra Bilgiler
Tecrübe Puanı: 100
Rep Gücü : 1326257
Rep Derecesi : BuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond reputeBuqRa has a reputation beyond repute
Bookmarks
Digg this Post!Add Post to del.icio.usBookmark Post in TechnoratiFurl this Post!
İletişim
BuqRa - MSN üzeri Mesaj gönder BuqRa - YAHOO üzeri Mesaj gönder
:
: Kınalı Mektup (Bu Mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir)
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor, '
Nerelisin?' gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına çağırdı ve merakla sordu: Adın ne senin evladım?" dedi.
- " Ali, komutanım" dedi.
- " Nerelisin?"
- " Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..."
- " Peki evladım,bu kafanın hali ne?
Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?"
- " Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden
yaktığını da bilmiyorum."
- " Peki dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı Ali."
O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.
Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki
kınayı da alay konusu yapıyorlardı
Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu
sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı. Bir gün
memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi.
" Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. Ama
okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"
Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi
-" Sen söyle biz yazalım" dediler.
Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin
doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
" Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben
burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin."
Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve
hatırını sorduktan sonra,
köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak
etmemesini söyledikten sonra,
Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile
ilerleyemeyecektir" tümcesi ile bitiriyordu.
Tam zarf kapatılırken Ali " iki üç satır daha ekleteceğini"
söyleyerek Mektubun sonuna şunları yazdırdı.
,
" Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada
komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar.
Cepheye gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek,
Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga
geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım."
Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç
almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı.
Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer, birer, sonraları
beşer, beşer, Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri
de yeterli olmuyor, onlarında sayıları giderek azalıyordu.
Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu durum
karşısında çaresizdi.
Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi.
Genç erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi
biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua
ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve
arkadaşları, komutanlarına gidip,
ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler.
Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi
ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek
zorunda kaldı.
Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,
bile, bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu
cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan
Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü
şehit olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne,
babasından mektup geldi.
Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya
başladı.
Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile
adına babası yanıt veriyordu.
" Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam
ederim.
Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da
yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz.
şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da.
Sen sakın bizi düşünme." Babası mektupta köydeki herkesten
akrabalarından haberler verdikten sonra " şimdi ananın sana
diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu.
Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından
yazılmıştı şöyle diyordu anası:
" Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler.
Kardeşime de yakma demişsin.
Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle
dalga geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar;
1 - GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2 - KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DİYE
3 - ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE...
Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun
" Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken, hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu... "
(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)